
Üroloji uzmanı Prof. Dr. Murat Arslan, prostat kanserinin erkek sağlığındaki önemine dikkat çekerek, “Bu hastalık korkulacak değil, erken tanındığında kolayca yönetilebilecek bir durumdur” dedi.
Prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanserlerden biri olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Arslan, “Dünyada her yıl yüz binlerce erkeğe bu tanı konuluyor ve Türkiye’de de giderek artan sıklıkla karşımıza çıkıyor. En önemli sorun ise hastalığın çoğu zaman hiçbir belirti vermeden ilerlemesidir. İdrar şikâyetleri başlamadan, hatta hasta hiçbir şey hissetmeden ileri evreye gelebiliyor. İşte bu yüzden düzenli kontroller hayati önem taşıyor” diye konuştu.
Düzenli Kontrollerin Önemi
Prof. Arslan, özellikle 50 yaş üzerindeki erkeklerin yılda bir kez üroloji muayenesinden geçmesini önererek şu bilgileri verdi: “Eğer ailede prostat kanseri öyküsü varsa, bu yaş sınırı 45’e kadar iniyor. Sadece basit bir kan testi (PSA) ve hızlı bir muayene ile risk tespit edilebiliyor. Gelişen görüntüleme teknikleri ve biyopsi yöntemleri sayesinde erken evrede saptanan prostat kanseri, tedavi edilebilir bir hastalık olmaktan çıkıp yönetilebilir bir sağlık sorunu haline geliyor.”
Önyargılar Bir Kenara Bırakılmalı
Toplumda hâlâ prostat muayenesi ile ilgili önyargılar olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Arslan, “Günümüzde bu kontroller kısa ve basit işlemlerdir. Birkaç dakikalık bir zaman ayırarak hayatınızı kurtarabilirsiniz. Özellikle erkeklerin sağlık konusunda doktora gitmeyi geciktirmeleri, teşhisin çoğu zaman geç konulmasına yol açıyor” dedi.
Tedavide Yeni Dönem
Prostat kanseri tedavisinde önemli gelişmeler yaşandığını aktaran Prof. Dr. Arslan, şunları söyledi: “Eskiden prostat kanseri tanısı konan birçok hastada prostatın tamamı alınmak zorundaydı. Bu da kaçınılmaz olarak idrar kaçırma ve cinsel fonksiyon kaybı gibi yaşam kalitesini düşüren yan etkilere yol açıyordu. Günümüzde ise sadece tümörlü bölgeye odaklanan fokal tedaviler gündemde. ‘Irreversible Electroporation (IRE)’ ve ‘HIFU’ gibi modern yöntemlerle prostatın tamamı değil, yalnızca hastalıklı kısmı tedavi ediliyor. Böylece yan etkiler en aza iniyor, hastalar çok daha kısa sürede günlük hayatlarına dönebiliyor.”
Prof. Dr. Arslan, her prostat kanserinin acil ameliyat ya da agresif tedavi gerektirmediğini belirterek, “Bazı düşük riskli hastalarda aktif izlem dediğimiz bir yöntemle sadece düzenli takip yapıyoruz. Gereksiz tedavilerin önüne geçerek hastaların hem sağlığını hem de yaşam kalitesini koruyoruz. Ne kadar erken teşhis konulursa, tedavi seçenekleri o kadar fazla oluyor ve hastanın yaşam kalitesi korunuyor. Bu nedenle prostat kanseri, doğru zamanda doğru adımlar atıldığında korkulacak bir hastalık olmaktan çıkıyor.”